“KUTSAL” GOOGLE HAZRETLERİ

Yıllar, yıllar önce, bilgiye ulaşmak çok zordu. 80’li yıllarda, tıp fakültesine başladığımızda her biri 7-8 kilo ağırlığında ciltli dev kitap görünümünde “Index Medicus”lar vardı. Bunlar yayınlanmış makalelere ilişkin bilgileri içerirdi. Bunlarda makale araştırmayı, bulmayı, bulduğun makaleye ulaşmayı öğrenmek başlı başına bir uzmanlık gerektirirdi. “Index Medicus”ta araştırma yapmayı öğrendiniz diyelim, bakalım makale sizin kütüphanenin abone olduğu bir dergide mi? Çoğu zaman başka kütüphanelerden istekte bulunmak gerekirdi. İstediğiniz makalenin elinize ulaşması haftalar sürerdi. Doktora tezim için, 90’lı yıllarda bir makaleyi Amsterdam’da hiçbir kütüphanede bulamayıp Tokyo’da bir üniversiteden talep ettiğimi, makalenin bana istek talebimden 3-4 ay sonra geldiğini bilirim.

Böyle yazınca, masal gibi geliyor. Oysa 30-35 yıl öncesi. Çok da uzak bir tarih değil.

Aradan geçen zaman içerisinde önce internet girdi hayatımıza. Gençler bilmez, 90’lı yıllarda “internette sörf yapmak” vardı, daldan dala atlayıp yeni şeylerle karşılaşmak çok heyecan vericiydi. Gerçi telefon hattından bağlandığımız internetin hızı “sörf” kavramı ile pek bağdaşmıyordu ama, olsun, biz mutluyduk. Sonra “Yahoo”, “Altavista” gibi arama motorları ile tanıştık. İlk zamanlarda şimdiki gibi zengin içerikli ve hızlı değildi elbet. Öyle aradığınız her şey bulunmazdı. Sonra “Google” geldi, giderek gelişti. 2000’lerin ilk yıllarında aradığımız tüm bilgiler saniyeler içerisinde parmaklarımızın ucundaydı artık.

Zaman zaman insanlarla benim uzmanı olup da onların yabancı oldukları konularda tartışmaya girince düşünüyorum: Acaba bilgiye bu kadar kolay ulaşmak iyi mi oldu, kötü mü? Bilginin sınırı ne? Hiç bilmediğimiz bir konuda internetten ulaştığımız bilgiyi ne kadar anlıyoruz, özümsüyoruz? Böyle bir bilginin doğruluğunu, kaynağının güvenirliğini sınayabilir miyiz? Temel bilgimizin olmadığı bir konuda edindiğimiz bilgiyi işleyebilir miyiz?

Bir sürü hekimin bulunduğu bir aile Whatsapp grubunda sürekli kendince (çoğu yanlış ya da asılsız) tıbbi bilgiler paylaşan ve hiçbir tıp/sağlık eğitimi olmayan yengeye ne demek gerekir? Okuduğu bir gazete makalesine dayanarak davasını en iyi kendisi çözeceğinden emin olan ve sürekli akıl veren (hukukçu olmayan) müvekkil adayına nasıl bir uyarı yapmak lazım? Eğitim konusunda hiçbir eğitimi olmayan öğrenci velisinin matematik dersinde polinomlar konusunun anlatılma şekline müdahale etmesini nasıl karşılamalı? Ya ellerinde internetten indirdikleri listelerle doktora giden ve yeni tedavi protokolleri hakkında ahkâm kesen hastalar?

Bilgi kıymetli. Bilgi en büyük hazine. Bana göre en önemli güç kaynağı. Bildiğiniz ölçüde güçlüsünüz. Ama size ait olan, özümsemiş olduğunuz bilgiyle güçlüsünüz. Bildiğinizi düşündüğünüz konuda fikir yürütmek gerektiğinde doğru bir biçimde en az 5-6 basamak ilerleyebiliyorsanız o konuda gerçekten bilgi sahibisiniz demektir. Mesela ekonomi, benim hiç bilmediğim bir konu, ancak aylık kişisel bütçemi yönetecek kadar bilgim var. Yatırım konusu açılsa, “şu sıralar paranız varsa TL olarak tutmamak en iyisi” cümlesinden sonra ikinci aşamaya geçemem. “Neye yatırım yapmak daha iyi, kısa vade, uzun vade” konularında akılcı bir öneri getiremem. Demek ki bu benim bildiğim bir konu değil. İnternetten üç beş makale okuyup biraz fikir sahibi olabilirim ama bu beni “bilgi sahibi” yapmaz.

Keşke herkes kendine net kıstaslar koysa. Gerçekten bilgi sahibi olduğu konuları kendisi de bilse, hem kendisi, hem de çevresi bu bilgiden yararlansa. Hem kendi bilgisine, hem diğerlerinin bilgisine saygı duysa, sınırları iyi çizebilse… Belirli bir konuda herkesten iyi bildiğinin, ama diğer konularda bilgisinin olamayacağının ayrımına varabilse…

 “Google” çok iyi, çok güzel, bilgiye saniyeler içerisinde ulaşmak harika bir şey. Kocaman bir tencerede fokurdayan nefis bir yemek gibi. Ama servisini doğru ve kararında yapmak gerek. Yoksa yanlış kaynaktan gelen, yarım yamalak anladığımız, bize yardımcı olmaktan çok zarar verecek, zora sokacak bilgi, olsa olsa “hazımsızlık” yapar…

Sağlıkla, sevgiyle ve bilgiyle kalın…

2020, Ankara

Av. E. Neval YILMAZ, MD, PhD

Related Posts