PANDEMİ VE KEYİF

Malpraktis, sağlık hukuku, tazminat sorumluluğu, hangi konuda yazsam diye düşünürken bir sosyal medya grubunda bazı paylaşımlar gözüme ilişti.

Birisi kalabalık doğum günü partisini paylaşmış “Arkadaşlarım olmadan nasıl kutlasaydım ayol?” diyerek, kafa kafaya çekilmiş, kalabalık, samimi fotoğraflar eşliğinde.

Bir başka ekip, neresi olduğunu bilmediğim bir mekândan kalabalık ve keyifli bir sofra paylaşmış sosyal medyada. Resim bugün çekilmiş. Aynı mekândan dün de resim paylaşmışlar. “Pandemi bitti mi” diye sordum istemsizce. Cevaplar gelmekte gecikmedi tabii. Paylaşımı yapanlar, bunu eleştirenleri “hoşgörüsüz” olmakla suçluyorlar. “Ne yapsınlarmış, arkadaşları gelmiş başka şehirden.” “Onca kongre olurken, onlar mı batmış gözüme?”

Yanlışları var: Sadece onlar değil, pandemi önlemlerine aykırı her türlü davranış batıyor gözüme. Kaybedilen canlara, kaybedilen zamana, kaybedilen şanslara rağmen keyfinden, kendi planından ödün vermeyen, burnunun dikine giden herkes batıyor gözüme. Kimse kusura bakmasın.

Üç hafta sonra tam bir yıl olacak. Tam bir yıldır izolasyondayız. Gençlerimiz evlere tıkılı, kör topal, bilgisayar önünde “eğitim” almaya çalışıyorlar. Arkadaşlar birer görüntüden ibaret. Şöyle ağız tadıyla kafa kafaya verip sohbet etmek yok, birbirine çocukça masum sırlar vermek yok, dedikodu yok, genç olmaya dair ne varsa, hiçbiri yok. Bir neslin gençliği, çocukluğu kaybolup gidiyor. Çocukluk, gençlik yıllarında bir iki yıl, birkaç ay nasıl da önemli. Bir yıl gitti bile. Daha ne kadar gideceği belli değil. Bu gençler sosyal açıdan geri kalıyorlar, eğitimlerindeki eksiklikler nedeniyle ileride ekonomik kazanma yeteneklerinin ciddi oranda azalacağı öngörülüyor, üstelik bütün bu olumsuzluklar pandemi ve kısıtlamalar uzadıkça katlanarak artacak.

Hemen her aileden kayıplar oldu, olmaya devam ediyor. Ne kadar süreceği belli değil, aşılanma ne kadar ve nasıl bir koruma sağlayacak, bilmiyoruz. Kim, hangi yakınını kaybetmeye aday, bilmiyoruz.

Büyüklerimizden hâlâ uzak duruyoruz, sevdiklerimize sarılamıyoruz, dostlarımızla bir araya gelmiyoruz, her adımı hesaplayarak atıyoruz.

Ekonomi tepe taklak, pandemi uzadıkça daha da kötüye gidiyor. Herkes durumdan şikayetçi, herkes dört gözle ağlıyor. Gel gör ki, bir yandan dört gözle ağlayanlar, bir yandan da keyiflerinden, alışkanlıklarından asla ödün vermiyor. Yasak ve kısıtlamalara rağmen partiler, ev gezmeleri, yemekler gırla gidiyor.

Hemen her akşam haberlerde “gizli” kahvehanelere, kumarhanelere yapılan baskınları, oralarda bir araya gelmiş 20-30 kişilik grupları hayretle izliyoruz. “Bunlar cahil insanlar, durumun vahametini anlamaktan acizler” deyip geçiyoruz.

Peki, aynı davranışı sergileyen, uyarılınca da hatasını görmek yerine karşıdakini suçlayan “okumuş” insanlara ne demeli? Bunu nasıl açıklamalı? Kayıtsızlık? Vurdumduymazlık? Bencillik? Cahillik? Saygısızlık?

Ben bilmiyorum. Lütfen siz söyleyin…

Sağlıkla kalın,

23.02.2021, Ankara

Av. E. Neval YILMAZ, MD, PhD.

Related Posts